UMUT…

MESUT TİM

Kışın en soğuk günlerinden biri… Evdeyim… Canım sıkılıyor…
Dışarı çıkmak istiyorum… Hazırlandım…
Kaşkolumu, kalın paltomu giydim…
Dışardayım… Her taraf bembeyaz kar… Sokaklarda kimse yok…
Gecenin ayazı günü kaplamış. Ağır ağır sokakları arşınlıyorum.
Rüzgar yüzüme vurdukça bütün vücudumu esir alıyor gibi… Başım öne eğik.
Sokaklarda kimse olmadığından dolayı her taraf dümdüz.
Birden gözüme bir kağıt parçası ilişiyor. Merak bu ya… Eğilip aldım…
Buruşturulup atılmış bir kağıt parçası ancak tam olarak kırışıklıkları keskin hatlara kavuşmamış… Yeni atılmış…
Kağıdı düzelttim… İçindeki yazıyı okumak için. Bir tek sözcük var…
UMUT…
Bir süre kağıtta yazılı sözcüğe baktım. Aklıma biraz hafiyecilik oynamak geldi. Acaba bu kağıdı kim atmıştı, amacı nedir? Şu nerede, ne yapıyordur?
Kağıdın yanında başlayan ayak izlerini gördüm! .. İçimden gelen ses onları izlememi istiyordu…
Yavaş yavaş yürüyerek izleri izlemeye başladım. Birkaç sokak sonra izler 50 metre yüksekliğinde bir binanın önünde bitiyordu.
Kapı açık… Dedektifliğe devam…
Kapıdan içeriye girdim… Eski bir bina… Asansör yok…Ağır ağır merdivenleri çıkmaya başladım. Son kata geldim…
Çatıya çıkan kapıyı iteledim, dışarı çıktım. Etrafıma bakındım. Birden gözüme çatının kenarında bir kadın ilişti. Gözü yere dikilmiş, kımıldamadan duruyor…
O an ne yapacağımı şaşırdım…
Böyle durumlarda ne yapılacağını bile bilmiyordum. Polise mi haber vereyim, yoksa birilerini mi çağırayım…
Offf.. ne zor bir durum…
İçimden gelen sese kulak vermeye devam ediyorum:
– UMUDUNUZU düşürmüşsünüz, onu getirdim, dedim.
Kadın yavaşça bana doğru döndü. Bir müddet sessiz sessiz baktı…
– Olsalar ne olur ki, dedi.
– Ama umutsuz yaşanmaz ki…
– Umut dediğin ne ki…
Ben de derin bir düşünceye daldım. Sessizce birbirimize bakıştık…
– Aşağıda açık bir çayevi var, isterseniz oraya gidelim. Sıcak bir yer. Belki dertleşmek istersiniz…
Kadının dudaklarında gizemli bir tebessüm belirdi.
– Galiba siz beni kandırmak istiyorsunuz, dedi.
– Yooo, öyle bir niyetim yok. Sadece merak ettim. Hem bir şeyi yapmaya niyetiniz varsa benden ayrıldıktan sonra bile yapabilirsiniz. Dediğim gibi benim ki sadece merak…
– Peki…
Beraber aşağıya indik.
Çayevine girinceye kadar tek kelime etmedik. Köşede duran masaya oturduk. Havadan dolayı olsa çayevi bomboştu. Birer çay söyledik. Çaylarımız geldi, bardakları ellerimizde bir müddet tuttuk. Sıcaklığı ellerimizi gevşetti.
Kadın birden konuşmaya başladı: “33 yaşındayım. Artık yaşamda her şeyden ümidimi kestim. Hangi dala uzandıysam ya dal kırıldı, ya da ben. Yaşamın artık benim için anlamı kalmadı. UMUT denilen şey ise sadece kişinin beyninde yaşattığı duyguları. Hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Onları da bir kağıdın üzerine yazarak karların üzerine attım. Ve yaşantıma son vermek için de o binaya çıktım. Biraz daha geç gelmiş olsaydınız, herhalde beni göremeyecektiniz.”
Biraz suskun kaldık. Daha sonra ben konuşmaya başladım:
“İnanır mısınız, benim yaşantımın da sizinkinden bir farkı yok aslında. Ama ben ne olursa olsun yaşamayı seçtim. Mücadeleyi seçtim. Şimdiye kadar beni kıranlara inat… Beni yok sayanlara inat… Şimdi ne mi oldu, düne kadar beni kıranlar, yok sayanlar şimdi artık benim peşimden geliyorlar… Bana ulaşmaya çalışıyorlar… Haa, ben bunun için mi yaşıyordum? Hayır, ama günün şartları onların anladığı şekilde bunların olmasını gerektiriyormuş… Umut dediğiniz şey zaten sizin de dediğiniz gibi hiçbir zaman gerçekleşmeyecek duygular. Kişinin hayalleri. Mühim olan düşünüp, üretmek. Bir şeyler yapmak… Bunları insanlarla paylaşmak. Ve yaşama kattığınız bu değerlerle ardınızda bir iz bırakmak. Bunları yapabiliyorsanız zaten ne umudu düşünürsünüz, ne yarınları, ne de başkalarının sizin hakkınızda düşündüklerini… Hepsi anlamsız kalır birden sizin yanınızda.”
Ne olduğunu anlamamıştım, sanki birden psikolog kesilmiştim kadının karşısında.
Yüzüne, gözlerine baktım. Hafiften bir tebessüm belirdi yüzünde…
Ben de ister istemez ona eşlik ettim.
“Biliyor musunuz? Oraya çıkmak istemiyorum…”
İnanamadım… Bir an suskun kaldık…
Bu arada çaylarımız bitmiş, yenilerini söylemiştik…
Bundan sonra ne yapmak istiyorsunuz diye sorunca O da:
“Sizin dediğiniz gibi yaşamaya gayret edeceğim. Sanırım böyle bir yaşantı hem beni hem de çevremdeki insanları değiştirecek. Ve yaşamı daha pozitif bir şekilde yaşayıp, kabul edeceğim. Her şey için teşekkürler…”
Kalktı, çayevinden dışarı çıktı, camdan içeriye baktı…
Ve bir daha arkasını dönmeden yürüyüp gitti…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.