MESUT TİM
Zaman zaman insanbilimciler sosyal medya olmadan insan nasıl yaşar diye sorar, sorgular ya… İşte, dün gece yaşadığımız o korkunç saldırıdan sonra yasaklanan sosyal medya ve bağımlılık derecesinde bir sosyal medya kullanıcısının son durumu…
Tamam, anlıyorum… Dün akşam yaşadığımız olay çok acı… Yapanların Allah Belasını versin… Ama ben, ya ben… Şimdi ne yapacağım…
Facebook yok…
Youtube yok…
Tweeter yok…
İnstagram yok…
Yok ulan yok…
Ben şimdi nasıl, nasıl, nasıl ya…
Eyvah, aklımı kaçırıyorum galiba…
Olamaz, olamaz…
Ben artık yaşayamam…
Bu dünyaya neden geldim ki ben…
Benim yaşam amacım nedir ki…
Bilgisayar başında tüm dünya ile sürekli iletişim halinde olmak…
Eeee, onu da elimden aldılar…
Ben şimdi ne yapacağım, Japonya’da Koito, Amerika’da Jane, Brezilya’da Maya’ya nasıl ulaşacağım…
Ya eski okul arkadaşlarım…
Spor arkadaşlarım…
Sokak arkadaşlarım…
Serseri arkadaşlarım…
Yemek arkadaşlarım…
Gerçekten kafayı kırmaya başladım ben yaaa…
Ne spor arkadaşı, ne sokak arkadaşı, ne serseri arkadaşlar, ne yemek arkadaşı yahu…
Bunların hepsi sanalda zaten…
Eeee, şimdi sanal alem de yok…
Ne yapacağım şimdi ben…
Öğlen de oldu, yemek saati geldi…
Hazırladığım paylaşımlar masaüstünde duruyor…
Ne olacak onlar…
Allah’ım ne zor bir şey bu.
Lütfen, lütfen açın artık şu sosyal medyayı…
Hiç olmazsa facebook’u…
Ne bir öykü, ne de bir şiir okudum şimdiye kadar…
Günüm bomboş geçip gidiyor…
Kahroluyorum…
Kızıyorum, klavyenin tuşlarına resmen vuruyorum, kırarcasına…
Bir mucize gerçekleşse de hemen açılsa şu sosyal medya ne olur, ne olur…
Offff… Hadi ama, bunalıyorum bak…
Şimdi ortalığı kırıp dökeceğim haaa…
Yok mu beni bir duyan, yok mu…
Hey, sen dürtüklesene beni…
İstersen küfret…
Ben de sana aynen iade ederim nasıl olsan…
Sen benim yüzümü görmezsin, ben senin yüzünü…
Ekranda yazılı birkaç cümle seni de beni de bozmaz nasılsa…
Evet, evet…
Doktorumu aramalıyım…
Doktorumu…
Ama nasıl?
Onunla da facebook ortamında sohbet ediyor, moral buluyordum ki…
O şimdi ne yapıyordur acaba?
Beni düşünüyor mudur?
Benim içinde bulunduğum sıkıntılı durumu, nasıl bunalım takıldığımı vs…
Öffff…
Açın ulan şu facebook’u açın…
Şimdi başlayacağım saydırmaya bak ha…
Açınnnnnnnn….
Ne diyorum ben ya…
Alt tarafı sosyal medyamış…
Ne sosyal medyası yahu…
Sanal bu sanal…
Çık sokağa, havada yağmur bulutları…
Birazdan yağmur yağacak, damlalar toprakla buluşacak… (Tabii bir karış toprak kaldıysa)
Toprak mis gibi kokacak…
Bak kuşlar cıvıl cıvıl uçuyor…
Aaaa, tweet, tweet diyorlar…
Sakın bu tweet’in mucide bu kuşlar olmasın sakın…
Zaten, tweet’in de logosu mavi kuş değil mi/
Doğru ya…
Nasıl da düşünemedim bunu şimdiye kadar…
Yaşasın…
Dışarda hayat varmış meğerse…
Ne diye kapanmışım karanlık odama…
Bilgisayarın başında zincirlenmiş gibi bir yaşam sürüyorum…
Aslında kendi kendimi mahkum ediyorum…
Ve yaşanılası bir dünyadan uzakta kalıyorum…
Haydi çık dışarı…
Temiz havayı çek ciğerlerine…
Kollarını yana doğru aç…
Gökyüzüne bak…
Karşıda ağaçlara bak…
Kuşlar uçuyor…
Özgür, özgürlük…
Kahrolsun facebook…
Kahrolsun tweeter…
Kahrolsun youtube…
Kahrolsun instagram de bağıra bağıra…
Bak karşı komşun da çıkmış sokağa…
Ona da el salla…
Koş onun gözlerine baka baka konuş…
O da seninle aynı duyguları yaşıyor inan ki…
İlk adımı sen at, haydi…
Geçmiş olsun hepimize…
Bir daha yaşamamak dileğiyle…