MESUT TİM
En sondan başlamak istiyorum…
Bir köy kütüphanesi açılışına geliyorsunuz.
Bütün kitaplar tasnif edilmiş şekilde raflara dizilmiş.
Tek tek etiketlenip numaralanmış.
Raflar numaralı, isimli…
Hangi tür kitaplar hangi dolaplarda var bir bakışta anlıyorsunuz.
Güzel bir görüntü.
Ve çoğu zaman şenlik şeklinde yapılan kütüphane açılışı.
Bunlar pekçok kişinin açılışlarımıza gelip de gördükleri.
Ya görünmeyen kısmı…
EMEK VE SABIR
2006 yılı Eylül ayından beri bu çalışmaları sürdürüyoruz.
2008 yılı sonuna kadar 4 kütüphane açabildik.
Neden?
Çünkü insanlar daha bizi tanımıyorlardı.
Birileri çıkıyor ortaya, “Biz köylere kütüphane kuracağız, hem de adı ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANESİ” olacak diyor.
İnsan ister istemez düşünüyor.
Bulunduğumuz ekonomik ve siyasi şartlar içinde böyle bir girişim.
Ne kadar sürebilir.
Ne derece faydalı olabilir.
Ara başlıkta da dedik ya.
EMEK VE SABIR.
2-3 senede yaptıklarımızı yavaş yavaş basın da görmeye başladı.
Açılış haberlerimize küçük de olsa sayfalarında yer verdiler.
Tabii bu arada gerek İzmir’deki gerekse İstanbul’daki kitap fuarlarına katılarak kendimizi kitapseverlere tanıttık.
Standlarımızı yaptığımız çalışmalar konusunda fotoğraflarla süsledik.
Kendi olanaklarımızla bastırdığımız binlerce broşür dağıttık.
Ve bilgi almak isteyen insanlara tek tek anlattık çalışmalarımız…
Seslerimiz kısılana kadar.
Bu işin tanıtım kısmından bir kısmı.
Sonrasında ise yavaş yavaş kitap bağışlamak istiyenler bizi aramaya başladı.
Yakın olanları gidip kendimiz aldık.
Zengin değiliz ki, altımızda araba da yok.
Bazen tanıdık biri ile, bazen zamanında bizi anlayan belediyelerden sağladığımız araçlar ile kitapları topladık.
Yazın kavurucu sıcaklarında, kışın neredeyse sıfırın altında sıcaklıklarında.
Hiç dert etmedik.
Yaptığımız işin bilincindeydik.
Biz yıllardır kitaba ulaşamayan, kütüphane nedir bilmeyen insanlarımızı, köylerde yaşayan vatandaşlarımızı kitapla – kütüphane ile buluşturmak istiyorduk.
Zaman zaman da 30-40 kilo tutarında kitapları birkaç torba halinde cebimizde fazla paramız da olmadığı için otobüs vs. toplu ulaşım araçlarıyla depolarımıza taşıdık.
Sonra ki aşamaya geçelim.
Kitaplar toplanıyor…
Depomuza getirdiğimiz bütün torba – kolileri tek tek açıyoruz ve kitapları tek tek elden geçiriyoruz.
Kimi çok çok eski, kimi sakıncalı, kimi kütüphanelerimize koymamamız gereken kitaplar.
Bunları ayırıyoruz.
Bu 1. tasnif.
Ve tekrar koli ya da torbasına konuyor.
Sonrasında kütüphane açılacak yer belirlemesi.
İlk 3 yıl kendimiz bilfiil belediyelere, köy muhtarlıklarına giderek köylerinde kütüphane açmak istediğimizi anlattık. Kitabın, kütüphanenin yararlarını, bunun bir gereksinim olduğunu.
Kimi bizi anladı yer gösterdi, kimi ise “Bu devirde kim kitap okuyacak” deyip başından attı.
Dedik ya…SABIR…
Sonraki yıllarda ise yani 4. yıldan sonra açtığımız kütüphane sayısı 10’u bulunca artık aranılır olduk.
Kütüphane açmak için köy aramıyor, aranıyorduk.
“BİZİM KÖYE DE KÜTÜPHANE AÇAR MISINIZ”
Bu güzel bir duygu. Aranmak.
Kaldığımız yerden devam edelim.
Kütüphane açılan yer belirlendi.
Çoğu eski binalar…
Muhtarlarda doğru dürüst ödenek yok.
Zaten büyükşehir yasası gereği köylerdeki taşınmazlar da bağlı olduğu belediyelere devredildiği için mecburen belediyelerle işbirliği yapma zorunluluğu var.
Belediyeye muhtarlık kanalıyla dilekçe yazılır.
Belediye olur verdikten sonra bin bir güçlükle bu binanın tadilatı yapılır.
Çoğu zaman bu çalışmalar belediyelere külfettir.
Çünkü çoğunun doğru dürüst geliri de yoktur.
Binanın tadilatı bitti.
Bu sefer raflar yaptırılacaktır.
Nereden bakarsanız 12-16 ünite raf….
Tutarı 3-5 bin lira civarındadır…
Bunu da ya belediye üstlenir ya da Şanlıurfa, Elazığ, Ordu da olduğu gibi sponsorlar vasıtasıyla yaptırırız.
Ve açılış tarihi kesinleşir.
Bu sefer bizim hummalı çalışmalarımız başlar.
Kütüphanenin tabelası hazırlanır, içindeki güzel yazılar hazırlanır.
Kütüphane içinde gerekli olan ufak tefek kırtasiyeler satın alınır.
Ve kitapların gönderimi için hazırlıklar başlanır.
Yine depodan bütün torba ve kolilerdeki kitaplar tek tek çıkarılır.
Bu sefer cins cins ayrımını yaparız.
Diyeceksiniz ki neden büyük bir depo tutup da baştan kitapların tasnifini yapmıyorsunuz.
O da para işi biliyorsunuz.
Parası olup da bize destek olmak isteyen çıktı da biz hayır mı dedik?
Cins cins ayrımını yaparken ilk tasnifte gözden kaçmış olabilir.
Eski kitapları, kütüphanede olmaması gereken kitapları tekrar ayırırız.
Ve koli – torbaları bu sefer cins cins ayrılmış olarak tekrar koyarız.
Ve açılacak olan kütüphane İzmir içinde ise o yörenin belediyesinden temin ettiğimiz aracı depomuzun olduğu yere getirtiriz.
Yükleme işlemi bittikten sonra önceden hazırladığımız tabela ve kütüphane içindeki kırtasiyelerle birlikte biz de kütüphane açılacak köye gideriz.
Orada hiç olmazsa 2 günlük bir işimiz vardır.
Eğer köy İzmir dışında ise yaklaşık 40-50 koli kitabı İzmir merkez postanesi kargo servisine temin ettiğimiz bir kamyonet ile götürürüz.
Koliler, oradaki görevliler tarafından tek tek kontrol edilip tartıldıktan sonra orada bile etiketlerin yapışmasına da yardım ederiz.
Kitaplar tek tek torba – kolilerden çıkarılır.
Raflara ham olarak yerleştirilir.
Daha sonra raf içinde düzenleme yapılır.
Raf içi düzenlemesi bittikten sonra bütün kitaplara tek tek etiketleri yapıştırılır. Kütüphanesine göre bu 3.500 ile 5.000 arasında bir rakamdır.
Etiketleri yapıştırılan kitaplar bu sefer tek tek numaraları yazılır.
Hangi dolap ve sıra numarası olduğunu belirtir bir numaradır bu.
Sonrasında ise dolapların üstündeki boşluğa kitaplarla ilgili güzel, mesaj verici sözleri yapıştırırız.
Ve son olarak da kütüphanenin dış cephesine ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANESİ tabelası asılır…
Sonrası açılış…
Bu işlemleri yaparken bir kitabı en azından 8-10 kere elimize alırız.
Bir aksilik olmasın, sakıncalı kitap olmasın, çok fazla yıpranmış kitap olmasın diye…
Bir de taşıdığı isim var kütüphanelerimizin…
ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANESİ…
Bu isme de bir leke getirmek istemeyiz.
VE MUTLU SON…
Artık kütüphanemiz açılışa hazırdır.
Şimdi açılışa katılacak olan kitap bağışçılarını, yazar – şair dostlarımızı oraya götürmek gerekir.
Ve orada güzel bir programla açılış yapmamız gerekir.
Bunun programınızı yaparız.
Katılımcılara tek tek haber verip gelip gelmeyeceklerini teyit ettiririz.
Ve açılış günü bütün kitapsever dostlarla belediyeden temin ettiğimiz araçlarla köye gideriz.
Açılış programından sonra kütüphaneyi ziyaret eden çocuklar ellerine kitapları aldığında onların yüzlerine, gözlerine bakmalarını isterim ziyaretçilerden.
O MUTLULUK… HER ŞEYE DEĞER.
Güzel bir açılıştan sonra artık kütüphane içinde hatıra fotoğrafları çektirmeye gelmiştir.
İşte paylaştığımız fotoğrafların çoğu kütüphane içindeki açılış fotoğraflarından.
Yani AYSBERG’in su üstünde görünen kısmından…
BU MUTLULUK İÇİN HER ŞEYİ FEDA ETMEYE DEĞMEZ Mİ?
Paylaşacak sevginiz, bilginiz, çokça da kitabınız olsun…
Sevgimle…
Çalışmalarınızı ilgi ile izliyor takdirle karşılıyoruz Mesut Bey Tebrik ederim.