Biri Bu Adamı Durdursun

AHMET DİNÇ / KAYIP ANAHTAR

 

    ‘’Çiçek taç yapraklarının hepsini atar ve meyveye ulaşır’’ [ Rabindranath Tagore] bencillik, ego, dünya malı, hırs, yarın kaygısı vb. kaygılardan yani taç yapraklarından sıyrılıp meyveye dönmüş, her meyvesi bir kütüphane olan bir çınardır Mesut TİM nam- ı diğer Kitap Baba. Çünkü, Kıpti’nin dediği gibi‘ Yaşam tıpkı bir güneş gibi her yöne ışık saçar. Doğduğumuzda bize verilen gücü gemleyemediğimiz için, her şeyi bir anda arzularız. Oysa ateş yakmak istiyorsak güneşin ışınlarının tek bir noktaya düşmesini sağlamalıyız.’’  İşte o güneşin ışınlarını tek bir noktaya düşmesini sağladı, diğer tüm arzularından, bağlılıklarından sıyrılarak bunu başardı ve kendi ateşini yaktı.

 

Tabi ki bu tip dönüşümlerin bir tetikleyicisi olmalıydı. Birçok ünlü isimlerin yaşamlarında da, bu tip tetikleyicilerle karşılaşa biliyoruz. Anılarını anlattıkları zaman, yıllar öncesinden, çocukluk yıllarından kalan bir anı, yarım kalmış bir karenin, onların tetikleyicisi olduğunu öğrenebiliyoruz. Bunun adına ne denir bilmiyorum ama Eflatun bu konuyla ilgili ‘’esinlenmiş mani’’den söz eder. ‘’Birey için kötü olan, bazen toplum için iyi olabilir. Birey ruhsal bozukluklar yaşayabilir ve bundan dolayı acı çekebilir, mutsuz olabilir. Evet, onun açısından bu durum kötüdür. Ama onun bu ruh halini tetiklediği yaratıcılık toplum için yararlı eserler ortaya çıkaracaktır. Bu toplum için iyidir.’’ der.

 

İnsan kendini tanımaya başladığından itibaren, anılarını da yeniden gözden geçirir. Fark edemediği birçok detayı fark etmeye başlar. Çok farklı, daha derin anlamlar yükleyerek onlardan tutunmaya çalışır. Bu süreçte yarım kaldığı kareleri ve bu yarım kalmışlıklarının hayatına, davranışlarına, ilişkilerine nasıl etki ettiğini farkına varır. Ve var gücüyle o yarım kalmış kareleri tamamlamaya çalışır. Bu yarım kalmışlık başkalarının hayatında tamamlanacaktır artık.

 

Yıl 1968 Mesut Tim İlkokul sıralarındadır. Okul ansiklopedisi almak ister. Çünkü; arkadaşlarının hepsinde vardır. Bilen bilir o yıllarda okul ansiklopedileri önemliydi. İnternet gibi bir olay olmadığı için elinizin altında kaynakçaya ihtiyaç duyardınız. Hafta sonlarımız kafelerde değil genellikle kütüphanelerde konu taramakla geçerdi. Fotokopi, çıktı almak gibi bir lüksümüzde olmadığından tüm konuyu kaynakçalarını da belirterek çizgisiz a4 kâğıdına tertemiz yazıp götürmek zorundaydık. Ama gel gör ki; o ansiklopediyi alamaz. Babasının bu konuda duyarsız davranışı O’nu çaresiz bırakır. Gecenin karanlığına ve yağmura aldırmadan saatlerce yürür, ağlar, ağlar. Tabi ki eve döndüğünde yiyeceği dayağın farkındalığıyla. O anlarda şunu düşünür ‘’Ben bu koca şehrin göbeğinde bir ansiklopedi, bir kitap bulamıyorsam, köydeki çocuklar nasıl bulacaklar?’’ Harçlıklarıyla kitap alır, arkadaşlarına okuması için kiraya verir onları da okumaya alıştırır. Yıllar böyle geçer gider ama, o kare hep aklında kalır. İşte o an hayatının dönüşüm anıdır ve kendini keşfettiğinde bu kareyi tamamlamak adına Atatürk’ün ‘KİTAP OKUMASAYDIM BU YAPTIKLARIMIN HİÇBİRİNİ YAPAMAZDIM sözünü de ışık alarak köylere ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANELERİ açma projesine girişir. Bilir ki; yaptığı iş tıpkı bir meyve fidanı dikmek gibidir. İlk zamanlar sulamak, çapalamak emek vermek gerekir tutuncaya kadar. Meyve vermesini bekleyemezsin o kadar. İlk yıl belki birkaç tane ve sonraki yıllar da meyvelerinin artacağını bilmektedir. Ve öyle de olur. İlk yıllar yılda üç kütüphane kurabilirken, 15 yıl sonra yani bu yıl içerisinde ilk yedi ayda yedi tane kütüphane kurdu. Yani her ay bir kütüphane. Ağaç toprağa kök salmış, kökler derinlere su kaynaklarına ulaşmış, gövdesi kalınlaşmış, dalları kuvvetlenmiş ve meyvesi artmaya başlamıştır artık.

Bu çalışmalarını ‘’Köy Kütüphaneleri Oluşturma, Kültür – Sanat ve Eğitim Derneği’’ adı altında toplar. Dernekle daha güçlenerek daha farklı fikirler üretmeye başlar. Daha büyük projelere imza atmaktır artık amacı. Çünkü; Okuyan, soran, sorgulayan, düşünen, bir adım ileriye gitmek adına var gücüyle çabalayan nesillere emanet etmek gerektiğine inanıyordu geleceği. ‘’Kitabı eline alan bir çocuğun yüzünün güldüğünü gördüğüm an, en mutlu olduğum an oluyor. O an, o çocuğun yüzüne bakıp o gülüşü görmem bana yetiyor. Bu muhteşem bir şey, çocukların yüzündeki o gülüşü görmek her şeye değer’’ diyor ve yorgunluk kelimesini, tıpkı, para, ev, araba, gibi lügatından çıkaralı yıllar olduğundan bahsediyor. Yapacaklarım diye öyle bir liste koyuyor ki önümüze, altmışlı yaşlara merdiven dayamış biri olduğunu da gözönüne alacak olursak inanmak mümkün değil.

 

Bakalım neler yapacakmış; 2023 yılı sonuna kadar 7500 köye ‘’Atatürk Çocukları Kütüphaneleri’’ kuracakmış. Kütüphane kurduğu köylerin birçoğunda ‘’Çocuk Eğitim ve Sanat Köyü’’ oluşturarak, oralarda öğretmenler eşliğinde çocuklara çok farklı alanlarda sanatsal eğitimler verecekmiş. ‘’Köy Enstitüleri Müzesi’’ kuracakmış. Al bir çılgın proje daha ‘’Toplum İhtiyaç Merkezi ‘’ kuracakmış. Yani kitap bağışlayanlara puan kartları verecek, bu puanları biriktirenler ise; ihtiyaç merkezinde toplanan, giyecek, beyaz eşya, ev eşyası gibi ikinci el eşyaları, o puanların karşılığında ihtiyacı olanlara verebileceklermiş. İşte buna nasıl inanılır bilmem ama, adam Türkiye’yi aşıp Amerika’da 23 Nisan 2020 tarihinde 15.000 Türkçe kitaptan oluşan ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANESİ kuracağım diyor. Hem de New York’ da. Bir  de tarih veriyor. Say say, anlat anlat bitmez. Ben yıllardır onun bu projelerini dinlerim. İlk başlarda gülerdim, inanmazdım ama; yıllar içinde tüm dediklerini adım adım, büyük bir sabırla, ilmek ilmek dokuyarak, gerçekleştirdiğini görünce inanıyorum artık. Bu adam yaparım diyorsa yapar. Birgün beni arayıp da ‘’ hadi Ahmet izin işini hallet, Amerika’ya gidiyoruz’’ derse hiç şaşırmam.

 

Mesut Tim’le ilgili iki yazı kaleme almıştım bu üçüncü oldu. İlk yazım ‘’Bir Garip Mesut Tim’’ İkinci Yazımda ise ölmeden önce O’nun ölümünü yazdığım ve epey tepkiler aldığım bir yazı ’’Mesut Tim Öldü mü, Kütüphanesiz Köy Kaldı mı?’’ başlıklı yazımdı. Bu üçüncü ve son yazım olsun artık. Başlıkta da dediğim gibi; kardeşim biri bu adamı durdursun.

 

Yolunda yok olabilenler, birilerine yol olabilirler ancak. Yolunda yok olmayı başarmış ve kuvvetle muhtemel yıllarca birilerine yol olacaktır Mesut Tim.

Bakmayın başlığı böyle attığıma,  inanın kimse durduramaz bu adamı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.