BİR GARİP MESUT TİM !!!…

Yaşıyorken insanın kendi hakkında yazılar yazılması gerçekten harika bir duygu…
Ben bu yazıyı, bu söylemleri hakedecek ne yaptım ki diye sorguluyorsunuz zaman zaman kendinizi…
Sadece düşünüp, üretip, paylaşıyorsunuz…
Lakin ne yaptığınızın, başkaları üzerinde nasıl bir etki yarattığınızın farkına bile varamıyorsunuz çoğu zaman…
Dışarıdan sizi gözlemleyen insanlar daha bir farklı bakıyor, yorumluyor sizi…
Ve bunu dile getirdiği zaman bazen mahcup oluyorsunuz, bazen gururlanıyorsunuz…
Bu yazı da öyle bir yazı…
Adamın biri 30 yıllık karısına yazmadığı AŞK MEKTUBU gibi bir yazıyı kaleme almış…
Hemi de tanışma yıldönümü yazısı olarak…
14 Şubat 2017 günü tanışmıştık sevgili Ahmet Dinç – Kayıp Anahtar ile…
Coşmuş, geçtiğimiz 14 Şubat 2018 Sevgililer Günü’nde bana hitaben, beni anlatan bir yazı kaleme almış…
Kısmet olursa 2. kitabımın ilk yazısı bu olacak…
Okuyun bakalım, biraz tebüssüm edip biraz da düşüneceksiniz eminim…

BİR GARİP MESUT TİM

AHMET DİNÇ – KAYIP ANAHTAR

Ütopya; Thomas More’un aynı adlı eserinden, insanlığa kazandırılan bir kavramdır. Gerçekleşmesi imkânsız tasarı ve düşünce anlamına gelmektedir. Oysa imkânsız sanılanları, başarmış, imkânlı hale getirmiş niceleri sayesinde bugün yaşantımız çok farklı. Elektrik imkânsızdı, ışık, telefon, internet hep imkânsızdı. Ve daha birçok şey imkânsızdı. Bir düşünün, hayal bile edilemezdi. Ama birileri hayal etti. Olacağına inandı. Önce kendi inandı. Birileri güldü, alay etti, ama o inanmaya devam etti. Çıkar için falan değil, sadece içinden geldiği sesin peşinden gitti. Sonunda kazandı. Çevresinde oluşturulan çemberin, çeperini kırdı.

Bornova Büyük Park içinde bulunan Down+1 Kafe de yapılan, 14 Şubat sevgililer günü etkinliğinin, sunuculuk görevi bana verilmişti. Bir yandan şair dostları, şiirlerini okumak için sahneye davet ederken, bir yandan da; etkinliğin enerjisini yüksek tutmak adına, dinleyicilere mikrofon uzatıyor, sorular soruyordum. Aşk nedir? Diye sordum arka masalarda oturan, tanımadığım birine. Gülümsedi, cevap vermedi. Bende gülümsedim, cevap almak için zorlamak istemedim. Hemen ardından başka birine uzattım mikrofonu.

Sonrasında; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğinde şiir okumak ve kitaplarımı imzalamak için, Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’ndeydim. Yine aynı kişiyi gördüm. Sade giyimli, kendi halinde, elinde bir ajanda ve kitapla, yanıma yaklaştı, kitabımdan istedi, imzaladım verdim. Sonra ayaküstü konuşmaya başladık. İsminin Mesut Tim olduğunu öğrenmiştim, kitabı imzalarken. Heyecanla açtığı kütüphanelerden bahsetmeye başladı bana. Nasıl kitap topladığından, nasıl yer bulduğundan, karşılaştığı engellerden bahsetti uzun uzun. Hoş bir sohbet olmuştu. Hayali olan, gözlerinde ki ışığı kaybetmeyen insanları seviyordum ne de olsa.

Ogünden sonra, yollarımız artık sık sık kesişmeye başlamıştı. Etkinliklerde, toplantılarda sohbet eder olmuştuk. Hep hayallerinden bahsediyordu. Olacak gibi değildi ama; ütopya diye düşünmüştüm çok zaman. Ama o yürekten istiyordu, ve ben biliyordum ki; hep yürekten isteyenlerdi kazananlar bu hayatta. Yelki’de daha önce açmış olduğu kütüphanede, çocuklarla sohbet edilecek bir etkinliğe davet etti beni. Yazar dostlarla birlikte gittik. Doğum günümdü o gün, çocuklarla sohbet ettik, şiirler, masallar okuduk. Velileri de oradaydı. Sürpriz doğum günü pastam içeri getirilirken çok mutlu olmuştum. Pastamın üzerindeki mumları, çocukların ”iyi ki doğdun Ahmet” tezahüratları eşliğinde üfledim. Müthiş bir gün olmuştu. Kütüphanenin açılışında, okumayı teşvik etmek adına, verdiği sözü tutarak, en çok kitap okuyan iki çocuğa, belediye başkanı bisiklet hediye etti. O kütüphaneyi ve çocukların ışıl ışıl gözlerini gördüğümde, anlayabilmiştim ancak; Mesut Tim’in bana anlatmak istediklerini. Hayal veya ütopya değil gerçekmiş. Köyler diyordu, köy çocukları. Orada bir köy var, uzakta değil yakında diyordu. Ve bizi bekliyor, aydınız diyorsak, yazarız diyorsak, sanatçıysak bir şeyleri değiştirmek istiyorsak, oturduğumuz yerde olmaz diyordu. Salonlarda şiir okumakla, konuşmalar yapmakla, kokteyllerde boy göstermekle olmaz diyordu. Bu tip aydınlara kızıyordu. İzmir’de bunlardan çok var Ahmet diyordu. Hiç bir taşın altına elini sokmayan, mücadele vermeyenler. Hatta verenlere engel olanlardan çok var diyordu. Hep sorunlardan bahsederler, ama çözüm üretmezler diyordu. Birlik ve beraberlikten bahsediyor, istersek neler başarabileceğimizden dem vuruyordu. Köylerde açılan kütüphaneler sadece kitap okumak amaçlı olmaması gerektiğinden, oralarda gönüllü eğitimcilerin olması gerektiğinden, her alanda çocuklara ücretsiz eğitim verilmesi gerektiğinde bahsediyordu. Kontrolsüz güç güç değildi. Kontrol altına alıp, bir yere vuramıyordu yumruğunu farkındaydım. Bir arayıştı sürüp giden hayatında. Ardı ardına kütüphaneler açmaya devam ediyordu. Tabi artık yanında ben de vardım. Kitap topluyor, çevremin bu konuyla ilgili farkındalığını artırmaya çalışıyor, kitap kolilerini taşıyor, açılışlarda konuşmalar yapıyor, şiirlerimi okuyordum. Menemen Bağcılar, Salihli Bahçecik, Güzelbahçe Çamlı, Menemen Haykıran köyü kütüphanelerinin açılışında birlikteydim. Çok güzel, duygu dolu anlar yaşamanın yanı sıra, çok değerli insanlarla da tanışma fırsatı yakalamıştım bu yolda. Aynı zamanda, yıllar öncesine dayanan sıkı bir dostluğun içinde de bulmuştum kendimi bir anda. Bir güzel dost daha kazanmıştım Mesut Tim’in sayesinde. Kocaman yürekli bir insan; Metin Aydınoğlu. Çeşitli gazete ve dergilerde, hakem tarafıyla spor yazıları, sağlıkçı tarafıyla sağlık yazıları ve insan tarafıyla hayata dair yazılar yazan, çok yönlü bir isim. İnsan kendini bir şeyler ürettiği zaman bilebilir ancak. Mesut Tim ve Metin Aydınoğlu ikilisi, yazdıkları yazılardan derledikleri; Bir Tim’den Bir Metin’den Kitabını yayımlandıktan sonra, her şeyin değiştiğini fark etmeye başladım. Harika bir eser sunmuşlardı insanlığa. ‘’İşte biz hayata buradan bakıyoruz kardeşim’’ diyorlardı, lafı eğmeden, bükmeden. Nietzsche’nin dediği gibi ’’Evreni terk etmekte olan insani değerleri, tutup tekrar evrene kazandırmalı’’ dediler. Çemberin çeperi kırılmıştı artık.

Ve bir gün Mesut Tim, Sanat Kooperatifi kurma hayalinden bahsetti bana, hemen ardından, İMESKO’yu (İzmir Müzik Edebiyat Sanat Kooperatifi) kurdu. Oğlum Buğra’da artık benimle dedi, çok mutluydu. Birlikte bir slogan yarattılar ‘’Biz Geldik’’ dediler. Hedeflerimiz var dediler. TİM Medya’yı kurmaktan, kısa adı TİM olan, bir Toplum İhtiyaç Merkezi oluşturmaktan, İhtiyacı olan öğrencilere burs vermekten. 7500 köye Atatürk Çocukları Kütüphaneleri açmaktan bahsettiler. Sırasıyla bunların hepsini yapacağız dediler. Sosyal medyada günlerce paylaştı bu hayalini Mesut Tim. Her gittiği yerde, bıkmadan, usanmadan anlattı. Her türlü yoruma, eleştiriye, alaya alınmaya açıktı. Sahip çıktı hayaline. Sıkı sıkıya tutundu. Adım adım hedefine yürümeye başladı. TİM Medya’yı kurdu. Hemen ardından tüm Bıyık Kafelerde; ücretsiz 5000 adet dağıtılacak olan, Bıyık Life dergisini çıkardı ve Menemen Kubilay Kültür Merkezinde 30. Atatürk Çocukları Kütüphanesinin açılışında ücretsiz dağıttı. Önümüzdeki günlerde Toplum İhtiyaç Merkezini oluşturmak adına bir toplantı için bizleri davet etti.

Bu arada İz Yayıncılığın her yıl, sanat, spor, siyaset alanında iz bırakanlara dağıttığı ödüllerden biri de 2017 yılında Mesut Tim’ e verildi. Ama o’nun; ödül, para, şan, şöhret umurunda değildi. Sahnede ödülünü alırken bile, bir sonraki açacağı kütüphaneyi düşündüğüne kalıbımı basarım.

Hadi tamam tüm bunlar olur olmasına da; insan sormadan edemiyor yine de. Bu 7500 kütüphane nasıl açılır kardeşim? Hadi 30 tanesi açıldı, geriye, 7500-30=7470 tane daha kütüphane gerekli.

Ben 14 Şubat sevgililer gününde sorduğum sorunun cevabını aldım. Aşk nedir? demiştim ve sen susmuştun. Konuşarak, oturarak değil; çalışarak, yürüyerek anlattın. Mücadele ederek, kendine dair hiç bir hesabın peşine düşmeden anlattın. Aşk buymuş işte. Hiç karşılık beklemeden, yılmadan, yorulmadan, gece gündüz, hayalinin peşinden koşmak. ‘’İnsanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde’’ dizelerinde Nazım Hikmet’in dediği gibiydi tamda Mesut Tim’in hayatı. Hiç tanımadığı, belki de hiç yüzünü göremeyeceği insanlar içindi mücadelesi. Okusunlar, aydınlansınlar, öğrensinler, çalışsınlar ülkemi daha güzel, daha aydınlık günlere taşısınlar diye.

Gelelim 7470 kütüphane nasıl açılacak sorusuna? Şimdi anladım ki; bu işler hesap kitap işi değil, yürek işiymiş. Aha şuraya yazıyorum işte; açılır hatta daha fazlası da açılır. İnandım kardeşim, adım gibi eminim işte. Yapar bu adam.

Yüreğine, emeğine, varlığına sağlık Mesut Tim
Saygı, sevgi ve selamlarımla…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.