FUAT KEYİK
27 Aralık Perşembe günü saat 13.00’de Buca Eğitim Fakültesi Konferans Salonu’nda güzel bir söyleşiye katıldık. Söyleşiyi Buca Eğitim Fakültesi ile EBİT (Eğitim ve Bilim Topluluğu) düzenlemiş. Konuklar; Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü mezunu, çileli çocukluk ve öğretmenlik yaşamını yazdığı dört ciltlik “Öğretmen Benisa” romanları ile tanınan Huriye Saraç ve İzmir yöresinde “Kitap Baba” diye bilinen, topladığı kitaplarla yurdun pek çok ilinde özellikle köylerde 30’aşan Atatürk Çocukları Kütüphanesi’ni Huriye öğretmenle birlikte açan gazeteci-yazar Mesut Tim. Salona 5-10 dakika önce vardım. Ön sıralarda yanındakilerle söyleşirken buldum ikiliyi. Fevziabim “Cumhur Ana” adını yakıştırmıştı Huriye öğretmene. Ben ve eşim Nevriye Keyik geçen yıl aynı salondaki konferansında tanışmıştık Cumhur anamızla. Tanıdı beni, hemen ayağa kalktı, sarıldık birbirimize. Tuttu ellerimden sahne yanına gittik.
“Hoş geldiniz Cumhur anam. Sizi kutluyorum. Maşallah bu yaşta hiç boş durmuyorsunuz. Kütüphaneler açıyorsunuz, böyle söyleşilere katılıyorsunuz. “ Huriye öğretmenim anlattı, anlattı. Ayakta yorulmayalım diye salondaki koltuklara geri döndük. Elleri buz gibi üşümüş. Cebimdeki eldiveni giymesini önerdim, kendisinin de var olduğu belirterek reddetti. Ellerimle ellerini ısıtmaya çalışırken söyleşiye oğlunu da kattı. Oğlu demiş ki,
“Anne yaşamın boyunca hep sıkıntılar çektin. Seni mutlu etmek istiyoruz. Ne istersen yapabiliriz.” Cumhur Ana oğluna yanıt vermiş.
“ Yavrum ben sana çok sıkıntılı dönemlerde bile hiç kötü davranmadım, bir tek kötü söz bile söylemedim. Sen ve gelinim torunlarıma en küçük bir ters söz dahi söylemeyeceksiniz. Daima sevgi ile bakacaksınız. İşte o zaman ben mutlu olurum.” Söyleşi zamanı geldi, aldılar Cumhur anamı yanımdan.
Dinleyenlerin neredeyse tamamı fakülte öğrencileri idi. Biz ise Fevzi abimin iki gün önce telefonla haber etmesiyle bu güzel oturumdan haberdar olduk. Önce Atamıza ve Cumhuriyet şehitlerine saygı duruşu yapılıp ve ardından İstiklal Marşı söylenmesiyle program başlamış oldu.
Sahnedeki yerlerine davet edildi Huriye Saraç ve Mesut Tim. Huiye öğretmene yaşamını özetletleyecek sorular sordu Mesut Bey. Çocukluk yaşamındaki sıkıntılar, Köy Enstitüsü’ndeki okul yaşamı, köylerde öğretmenlik yaparken karşılaştığı zorluklar, Avrupa’daki çalışmaları ve emekli olduğu halde hala köylere kütüphane açma çabasının nedenleri üzerine sorular sordu. Benisa öğretmen, bu kez zaman sınırlaması yapılmadığından, ayrıntılı olarak soruları yanıtladı. Hepimiz ilgi ile dinledik. Mesut Bey işi biliyor birkaç soru sonrası Huriye öğretmeni yormamak, bir soluk almasını sağlamak için müzisyen öğrencileri çağırıyor sahneye. Mustafa Gökpınar ve Çağrı Can Kuşçu’nun çalgıları eşliğinde Sevra Kart güzel şarkılar okudu bizlere. Sonrası soru ve yanıtlara devam. Bir soru üzerine niçin “Benisa” diye anıldığının ve Atatürk’le askerken görüşme mutluluğunu yaşayan babasının kendisine Cumhuriyet adı vermek istemesine karşın, o zaman ki nüfus memurunun dar görüşlülüğü nedeniyle adının nasıl Huriye’ye dönüştürüldüğünün öykülerini de dinledik.
Söyleşinin son bölümünde dinleyenlerin soruları yanıtlandı. Bir öğrencinin,
“Köy enstitüleri ile diğer eğitim kurumlarını karşılaştırır mısınız?” sorusuna Huriye öğretmen derin bir iç geçirmeyle yanıt verdi.
“Köy Enstitülerinin açılışının bir devrim olduğu, açık olduğu kısa sürede bu okulları bitiren onbini aşkın öğretmen sayesinde Türkiye’nin bir Afrika ülkesi olmaktan kurtulup, çağdaş olma yolunda epey yol aldığı ve kapatılmalarıyla ülkemizin çok şeyler yitirdiğini” vurgularken gözleri yaşardı, nutku tutuldu. Biz de duygusal anlar yaşadık.
“Köy Enstitüleri; ülkenin yer üstü kaynaklarını ile yer altı cevherlerini en iyi işletecek vatansever, çalışkan kişileri yetiştiriyordu. Bugün Finlandiya’nın eğitim modelini en iyi örnek gösteriyorlar. Halbuki pek çok Avrupa ülkesi, biz okurken heyetler gönderip Köy Enstitülerini inceletmişler ve sonrası kendi ülkelerinde uygulamışlardır. Biz onlara örnek olduk ama şimdi onların gerisinde kaldık” Söyleşinin sonuna yaklaşıldığında Mesut Bey bu kez Şair Ahmet Dinç’i davet etti mikrofona. Ahmet Bey üç şiir okudu, sonuncusunu “Benisa Öğretmen”e adına yazmış. Alkışladık. Mesut Bey Huriye öğretmene
“Son söz olarak bizlere özellikle salondaki öğretmen adaylarına ne söylersiniz?” sorusunu yöneltti. Huriye öğretmen;
“Çocuklarınıza ve öğrencilerinize daima sevgi ile yaklaşınız. Kendiniz bol bol okuyunuz ve çocuklara da okutunuz. Okuyan kişiler bilgili olur, aydın olur, doğru olur. Özellikle anneler çocuklarına ta ana sınıfı çağından itibaren okuma anlatma çalışmaları yapmalıdırlar” görüşünü paylaştı. Hayret! Aydın olmanın erdemliği mi diyelim, aklın yolu birmiş mi diyelim, bilmiyorum. Benzer soruya, dün akşam şöyleşisine katıldığımız Şair–Yazar Öner Yağcı da aynı yanıtı vermişti. Öner Bey çağdaşlığa gitmenin yolunun sevgi ve okumaktan geçtiğini, dünyayı da kadınların egemenliğe daha çok ortak olmaları kurtaracağını söylemişti.
Söyleşi bitti. Ama bir sürpriz vardı. Çekilişle üç öğrenciye ücretsiz 4 ciltlik Öğretmen Benisa kitabı hediye edildi. Uzun süren bir anı fotoğraf çektirme sürecinden sonra kitapların imzalamasına geçilmeden vedalaştık. Ben yine de ilk minik konuşmamızda olduğu gibi, bizim Tazelenme Üniversitesi Ege Kampüsü için bahar aylarında düzenleyeceğimiz bir seminerde “Türkiye ve Avrupadaki Yaşlılar” üzerine bir söyleşi yapabileceği sözünü bir kez daha teyit ettirmeyi ihmal etmedim. Teşekkürler Cumhur Ana, teşekkürler Kitap baba ve teşekkürler Buca Eğitim Fakültesi. Görüşmek üzere…
“Öğretmen Benisa” kitaplarıyla bende derin iz bırakan Huriye Saraç öğretmenimizle tanışmak, (Fevzi abimin yakıştırmasıyla Cumhur Anamızla), çileli ilginç yaşam öyküsünü dinlemek ve efsane Köy Enstitüsü eğitimini içinden birinden öğrenmek mutluluğu, ben de unutulmaz bir anı olarak kalacaktır. Bu yaşına karşın hala köylere kütüphane açma, bilgi ve deneyimlerini yeni nesillere aktarma uğraşını, İzmir’in Kitap Baba’sı Mesut Tim ile birlikte sürdürüyorlar. bu çabaları için her ikisini de kutluyor ve çalışmalarda başarılar dilerim.