CEBRAİL SÜRÜCÜ
Sanırım mayıs ayı idi. Çiğli- KAKLIÇ Köyüne , ilköğretim okulu öğrencilerine , söyleşi- kitaplarımı tanıtmak için gitmiştim. Okul müdürü, Meltem Hanım, Müdür yardımcısı Selçuk bey tarafından tam bir kitap sıcaklığı ile karşılanmıştım. Bir hafta sonra öğretmen arkadaşların ve öğrencilerin aynı kitap sıcaklığı ile güzel bir söyleşi gerçekleşti. Tam ayrılacağım sırada; Okulda bir okuma-yazma kursu açmak istediklerini, Öğretmen sıkıntısı çektiklerini duyumsadım.” Bu iş benim uzmanlık alanım, ben talibim” dedim. Ertesi gün , Kaklıç’ta on iki yetişkin ile okuma- yazma kursuna başladım.
Köyde okuma- yazma bilmeyenleri saptamak amacı ile bir tarama başlattık. Köydeki el sanatları kurs merkezine el ilanı asmak için uğradık. İki katlı, betonarme bir bina. Her yer cıvıl cıvıl . El ilanımızı astık. Tam kapıdan çıkarken, zemin kat ilgimi çekti. O anda “Burası tam halk kütüphanesi olur” diye bağırmak geldi içimden. Sesimi yüreğime gömerek okula döndüm. Binanın Çiğli belediyesine ait olduğunun öğrendiğimde biraz daha umutlandım. Öyle ya; bu işler belediyelerin asli görevi idi. Ama, önce alt yapısını oluşturmak, sonra belediyeden yer istemek, katkı istemek gerekliydi. Türkiye’deki bürokrasiyi çok iyi biliyordum. Ulaşmak ve o çemberi aşmak zordu. Ama ben Çiğli’de yirmi yıldır yaşıyordum. Yerel yönetimden herhangi bir engel beklemiyordum.
Bilgisayar odasına yöneldiğimde , Arşimet gibi “Suyun kaldırma kuvvetini” yeniden keşfetmiş gibi oldum. Evet “ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANELERİ” . Neden olmasın? Dedim. Dernek başkanı Mesut Tim’i aramak için cep telefonuma sarıldım. Engel bir: Kontur yok.
Mail yoluyla durumu ilettim. Yanıt geldi ”Haziran içinde görüşelim.”
Geceleri uyuyamaz oldum. Kütüphaneli düşler görüyorum. Kontür yükledim. Mesut Tim’le yarı canlı konuşurken; benim kontürlerin tam canı çıkıyor. Ben ha babam, kredi kartı ile kontür yüklüyorum, Mesut Tim bana projelerini, Kaklıç’ ı 2010 yılındaki projeye dahil edebileceklerini anlatıyor. Sanıyorum temmuz ayı idi. Alsancak’ta Atilla İlhan Kültür Merkezi’nde karşılaştık Mesut TİM’le. Ben anımsamıyorum ama kendi ifadesine göre; Yumruğumu masaya vurmuşum, en kısa sürede somut tarih istemişim. Çantamdaki defteri çıkararak tarih yazıp imzalamasını, kendi defterine yazmasını istediğimi, imzalattığımı anımsıyorum.
Sözleşme tarih ve saatinde tarihi buluşmamız gerçekleşiyor. 12 Eylül’de Kaklıç kütüphanesinin açılacağını kararlaştırıyoruz.Birlikte kütüphanenin yeri için Çiğli belediyesi Başkan yardımcısının huzuruna çıkıyoruz. Sevecen başkan yardımcısı Muharrem bey’in gözleri ışıldıyor. “Hemen anahtarı alın, çalışmaya başlayın” diyor. Kanat takarak ayrılıyoruz.
O günden sonra çetin bir yerel yönetim bürokrasisi ile savaşım başlıyor.Tam üç ay.
Bürokrasiyi kısa sürede (üç ay) aştıktan sonra Çiğli belediyesinin desteği başlıyor.
Raflar gelinlik bir kız gibi odayı bezediğinde, bizim 12 Eylül tarihimiz ekim ayına sarkmış oluyor. Açılış tarihimizi 23 Ekim olarak belirliyoruz.
Çiğli belediyesine ait bir kamyonetle kitapları almak üzere Mesut Tim’le Karabağlar’a eve gidiyoruz. Kitap balyaları ikinci kattan, dar bir merdivenden Mesut’un omuzlarında inmeye başlıyor. Otuzun üzerinde koca balyalar. Şoför gelen balyaları arabaya yerleştiriyor. Mesut’ta terler yol yol olup akmaya başladığında anacığı dayanamıyor.”Oğlum biraz da siz yardım edin. Beli koptu çocuğumun” dediğinde yüzüm kızarıyor. ”Anacığım, bende bel fıtığı var. Bir balya taşırsam, altında kalırım” diyorum.
Akşam karanlığında kitap balyaları Kaklıç kütüphanesinin raflarına özenle yerleşmeye başlıyor.Gece yarısı ben havlu atıyorum. ”Artık yeter, son araba ile eve gidip (ÇİĞLİ’)ye. Sabah işi sürdürmeyi öneriyorum. Önerim kabul görmüyor. Beton zemin üzerinde Mesut Tim’i aç halde iki elma ile başbaşa bırakarak eve dönüyorum.
Eve varıyorum ama uyku tutması mümkün değil. Hep Mesut’u tek başına beton zeminde iki elma ile görüyorum. O an kendime kızıyorum. “Neden o yumruğumu masaya ikinci kez vurup, kolundan tutarak getirmedim” diye kahrolup kıvranıyorum.
Sabah kütüphane ye vardığımda gözlerime inanamıyorum. Tüm kitaplar raflarda yerlerini almış, bana gülümsüyorlar.
Ve 23 Ekim sabahı , Kaklıç Kitabın sıcaklığı ile uyanıyor. Kaklıç ilköğretim okulu folklor ekibi davul-zurna eşliğinde kitaba yürüyor. Sevgili Damla’nın keman sesine Nazım Usta dizeleri ile ses veriyor. Daha nice ‘ATATÜRK ÇOCUKLARI KÜTÜPHANESİ’ serüvenlerine. .
AÇILIŞIN GAZETE HABERİ
Türkiye’de köy kütüphaneleri kurmayı yaygınlaştırmaya çalışan Köy Çocukları Kütüphanesi Oluşturma Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği, Atatürk Çocukları Kütüphanesi’nin 8’incisini Çiğli’nin Kaklıç köyüne açtı. Açılış töreninde Kaklıç İlköğretim Okulu öğrencileri halkoyunu gösterileri sundu. Belediye Başkan Yardımcısı Metin Solak, “Kitap, en iyi dosttur ve hiçbir zaman ihanet etmez. Hedefimiz, kütüphanedeki kitap sayısını 10 bine çıkarmak” dedi. Köy Çocukları Kütüphanesi Oluşturma Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği Başkanı Mesut Tim ise sadece İzmir köylerinde kütüphane açmak üzere yola çıktıklarını ancak gördükleri destek üzerine bunu Türkiye geneline yaydıklarını söyledi. Tim, “Kurduğumuz kütüphanelerde çeşit çeşit ansiklopediler, klasikler, romanlar, çocuk, şiir, felsefe kitapları, OKS ve ÖSS hazırlık dergileri bulunuyor” dedi.