NAİME RAWLINS
Bir zamanlar akraba ve arkadaşlık ilişkilerimzde, eğitimde, komşuluklarımızda hatta hiç tanımadığımız insanlarla olan diyaloglarımızda bile sabır ve hoşgörü vardı. Günümüzzde ise bireysellik ya da ayrıcalık isteği biraz ön plana mı geçti? Bir öğrenci – sporcu annesi olarak eğitim ve beklentilerimizden bahsetmek istiyorum.
Günümüzde birey odaklı eğitim yerine klasik akkademik başarı odaklı eğitim hırsı ile donatılmış yeni sistemin çarkında sıkışıp kalan çocuklarımıza hata yapma şansı tanımadan sözde destek olup doğru sandığımız bir üstün olma edasıyla onları nedenli hırpaladığımızı ne zaman fark edeceğiz?
Biz ebeveynler kendi hedeflerimizin ve hayallerimizin yerine çocuklarımızın hayallerini, isteklerini, hedeflerini yaşamalarına ne zaman izin vereceğiz?
Onlardan çok şey bekliyor ve istiyoruz, ama bazen asıl ihtiyacı olanı vermeyi unutuyoruz. Mesela çocuktan kitap okumasını istiyoruz ama kendimiz okumuyoruz. Öğretmenden kibar olmasını istiyoruz ama evde bağırıyoruz. Sen sus, daha çocuksun diyerek öteliyoruz.
Onların da birer birey olduğunu unutuyoruz. Peki neden? Çünkü anlamaya ya da dinlemeye tahammülümüz yok. Hiç kimse mükemmel değil, ancak en iyisini istiyorsak bizlerde en iyisini vermeliyiz. Temel eğitim ailede başlar. Çocuklarımıza kendi ışığını yaratmasını hatta balık yemeyi değil balık tutmasını öğretelim ki yaşamı boyunca hep gurur duysun kendisiyle.
Çocuk vicdanlı, dürüst ve sabırlı olmayı, saygı duymayı, anne babadan öğrenir. Böylece okul ve iş yaşamında akran zorbalığından nasibini almaması ya da aynı yanlış davranışları yapmaması için bizlerin ilk ve temel eğitimi vermesi en büyük görevimizdir.
Peki başarı nedir sizcee? Ders notları mı yokska vicdan, saygı ve hoşgörü unsurlarını prensip edinmek mi?
Psikologlar der ki, “Evde çocuklarınıza bir birey gibi davranın, güvenin, onları dinleyin, önemseyin, oyun oynayın, sevginizi hissettirin. Bağırmayın, suçlamayın, konuşurken gözlerine bakın.”
Okul PDR öğretmenleri bu konuda okullarda ailelere seminer veriyor. Ne kadarı uygulanıyor bilemem. Ne var ki bu konuda oğlumun son veli toplantısında yaşadaığım bir olayı paylaşmak istiyorum.
Tüm branş öğretmenleriyle görüştükten sonra özellikle en son PDR öğretmenine gittim. Bu arada her bir görüşme 10 dakika ile sınırlıydı. Ancak kendisi ben konuşurken dikkati başka yerlerde, sözde kulağı bende, sanki yokmuşum gibi. Dinlemiyor. Sinirlendim elbette ve bu görüşmeyi burada keselim diyerek kalktım. Hatasını anladığını sanmıyorum. Çünkü hala bir dönüş yapmadı. Bundan sonra kendisine nasıl güvenebilirim? HİÇ.
Çocuğumu da beni dinlediği gibi dinliyorsa vay halimize. Asıl söylemek istediğim gördüğümüz ya da söylediğimiz yanlışları yapmayalım, çocuklarımız en değerlimizdir, mirasımızdır.
Çocuklarımızın bir otoriteye değil yol göstericiye ihtiyacı vardır. Bizler üzerimize düşeni sabırla, hoşgörüyle yapalım ki sağlıklı düşünen bir nesil olsun. Kendini değersiz hisseden, doyumsuz, özgüvensiz bir birey olmaması için elimizden geleni yapalım. Geçmiş dönemlerde biz ebeveynlere benimsettirilen yanlışları çocuklarımıza yansıtmayalım. Akan suyun yolunu değiştirmeden önünü açalım diyorum.
Çünkü, her birey çok değerli ve özledir. Sevgiyi ve saygıyı hakeder.
ÇOCUKLARIMIZI GELECEĞE HAZIRLAYACAK OLAN ÖNCELİKLİ OKUL DEĞİL, HAYATTIN KENDİSİDİR…
NAİME KORKUT RAWLINS