TÜRK EL SANATLARINDAN ÇİNİ SANATI

EBRU ÇAMKIRAN

1979 da Karşıyakada doğdu. 2000 yılında Dumlupınar Üniversitesi Çini İşlemeciliği bölümünden mezun oldu. Resmi ve özel kurumlarda çini işlemeciliği derslerini verdi. Halen İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne bağlı olarak İzmir Resim Heykel Müzesi ve Galerisinde Çini İşletmeciliği dersini vermekle birlikte kendi atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Kültür Bakanlığı Çini Sanatçısı ünvanına sahiptir.  Birçok sergi ve fuarlara katılmıştır.
Çini, Toprağa şekil verilip pişirildikten sonra geleneksel motiflerle süslenmiş, içi ve dışı veya tek yüzü sırlı, mimariye bağlı olarak da gelişen bir sanat türüdür,

İlk olarak Türkler, Orta Asya’da çini imal etmeye başlamışlardır. Orta Asya’da bulunan Kaşan şehri sebebiyle “Kaşi” diye adlandırılmıştır. Türklerde kaş ve taş sözcükleri ‘sertleşmiş toprak ‘ anlamına da gelmektedir. Kaşan, Turfan, Aşkar ve Koça bölgelerinde yapılan kazılarda bulunan fırın artıkları ve parça çiniler, Türklerin çok eski devirlerde, 8.yüzyıldan önce çiniyi bir sanat dalı olarak ele aldıklarını gösteren bulgular bulunmaktadır. Mimaride kullanılan çiniye 18. yüzyıla kadar “Kaşi”, çini eşyaya (tabak, vazo, kase vb.) de “Evani” (kapkacak) adı verilmiştir. O dönemde Çin’den ithal edilen porselenlerin kalitesinin yüksekliği ve Çin porselenlerinin ün kazanmasından ötürü, Türk yapısı “Kaşi” ye, kalitesinin yüksekliğini vurgulamak için “Çini” denmeye başlanmıştır. 2016 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili listesinde ‘Geleneksel Çini Ustalığı’ yeralmıştır.

Anadolu’da yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmek, her millete aynı gözle bakmak, dil, din ve ırk gözetmeksizin herşeyi kucaklamak, sevmek düşünce yapısı neyse çinilerde işlenen motiflerinde günümüzdeki verdiği mesaj budur. Dünyanın en güzel tekniklerinden biridir; yüzyıllarca dayanır.

Geçmişte bir sanat eseri alınırken veya spariş verilirken ‘Hediyesi nedir?’ diye sorulurmuş. Günümüzde, bu konuda yapılan pazarlıklar düşünülürse, toplumun anlayışının, sanatın geldiği yeri daha iyi anlayabiliriz.

Ortak mirasımız olan çini sanatının gelişerek devam etmesi için korunması gereken değerleri vardır. Bu değerler, ifade uslubunu belirleyen, özünü yansıtan, ecdad yadiğarı değerlerdir. Yaşanan devrin şartlarına göre malzeme ve teknikler değişebilir ama değişmemesi gerekenler ile değişebilecekler doğru seçilmelidir. Kalıcı olanlar devrin şartlarına göre tekamül edebilmelidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.